Ana içeriğe atla

Yandığım kelimeler tütünü

"... Benim için, dünyanın en güzel şiiri matematik belitler, geometri davaları (biz dava derdik şimdi teorem mi deniyor)dır ve aşılmaz iki şiir şudur: "İki kere iki dört eder". Ve "Seni seviyorum." Bu iki dizeden güzel şiir olamaz bence. Yüzlerce yıldanberi söylenir, binlerce yüzyıllar boyu söylenecek, ama yine de eskimeyecek..."
(Aziz Nesin, 1 ağustos 1984'te oğlu Ali'ye yazdığı bir mektuptan)


Bir



Kötü şairler iyidir. Bir kötülüklerini görmüş değilim. Sadece sevdiklerinde, yahut kaybettiklerinde yazarlar. Kötü şairler çok severler, kötü şairler kaybetmeyi çok severler, kötü şairler kendilerini kaybetmeyi çok severler. Bana bir zararları olmamıştır. Kimseye olacağını da sanmam, olan onlara olur.

İki

Yaşasın olmamış şiirler. Birşey olunca yazılıp, ara sıra yazan tarafından okunurlar. Olmamış şiirler dergilere çıkmazlar, hem satılık değillerdir, hem okunur değillerdir, kargacık burgacık bir keşmekeşin eserleridir. Yaşasın olmamış şiirler, işin orospusu olmamış, acemi şiirler.

Olmamış şiirin kibar olmayan matematiksel savunması

Şiiri şiir yapan tek aksiyom, şairinin "bu bir şiirdir" demesidir. Hemen şiiri, kötü şiir olarak nitelemek için bir aksiyom yazın, yoksa şiir eleştirmekten susun ulan! Matematikçe konuşuyorsam, matematik'ten güzel şiir var mı ulan!




olmamış şiire üç övgü şiiri
"tüm olmamış şiirler gibi biri'ne yazılmıştır"


uzak hikâye


bir cümle
değil
yandığım kelimeler tütünü

birde değil
biraz fazla
neredeyse

nedense birden
bir sabahbuçukta
kendini yazan
neredeyse yazgı

neredeyse söz bu
oradaysa göz vardı
birde değildi
bir çift göz

bir de
orası uzak hikâye

uzak hikâyeye yakınsama


1:başlama


"bir yokmuş"
can baba kızarsa sana kızsın

yokoğluyokmuş
kelime varmış

2: gelmeme


"gel" demiş
usta ahmed
gelmemişsen
ahmed arif sana kızsın

3: düşme


düş ederim ben
"tut" derim sana
"yoksa düşeceğim"
tutmazsan
attila ilhan
sana kızsın


nedeni


eski ve olmamış
bir şairken
ben eskiden

iki gözüm önüme aksın ki
yazıyorsam
nedeni sen

ekmek çarpsın ki
sevdiğimden

yine olmamış
bilmemkaçıncı yeni
ademden eski
ademoğlu ben

şiirin sonunda
katil sen.

                                       (şiirler 14.8.2010'da yazıldı.)


Sonuç yahut kendimin savunması

Temmuz başında yazdığım savunma'dan, kendimden alıntılıyorum:

"... suç benim değil, şiir benim değil, o benim değil. kendimde değilim,  kelimelerin or'dayım, kimseye sorma, kalem kağıda değince işte or'dayım.

bana sorma, (...) sanki kelimeydi, sanki evimdi, ben kendi evimde bile evsiz, yurdumda göçebe.

yurdumu gördüm gözlerinde, özgürce ve kendimce kelimeler, suç değil ya, eski ve olmamış tüm şiirlerimin devamını, yeniyi, hep olanı, hiç olmamışı, herşeyi."

Şimdi yeniden kötü bir şairim ve bunun nedeni sensin. Senin gözünden. İki gözüm varken bakar kör oldum. Bu savunma yazının en başından bana ait, başımdan tırnak ucumdaki son hücreye dek seni seviyorum.

İki kere iki, kalıbımı basarım ki dört, "keşke yalnız bunun için sevseydim seni"

Cemal Süreya anlar beni, kızmaz bana, Aziz Nesin de sana kızsın.

Son olarak, matematikten güzel şiir bir sen varsın, katil sensin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kederli bir öğleden önce.

Adamın biri bir gün evden bakkala gitmek için sabah 7:47’de çıktı. Her şey yolunda gitse, ekmeğini alıp herhalde 8:05, bilemedin 8:15’te evde olacaktı. Olmadı. Eve döndüğünde saat gece on ikiyi çoktan geçmişti. Bakkaldan eve niye böylece geç döndüğünü de konu komşudan kimse merak etmedi. Kimse farkına bile varmadı, ama yine de o gün Nitat İnibat bakkaldan evine üç dakikalık yolu on altı, on yedi saatte dönebildi. Nitat bey, sabah kalktı, çayın suyunu koydu, üstüne dem attı, rahmetli babasından öğrendiği üzere iki parmak suyla soğuk demlemesini yaptı. Neyse ki daima temkinli bir adam olduğundan, evden çıkarken her ne olursa olsun ocağın altını kapatırdı. Yine kapattı. Pijamasının üstüne ceketini giydi. Cebine üç beş kuruş para aldı, bir de kimliğini aldı. Acaba fazla mı temkinliydi, ya da eve biraz geç ve zor döneceği içine mi doğmuştu? Yoksa Nitat beyin bu hazırlığının nedeni en başından ne yapacağını biliyor olması mıydı? Nitat bey ne yaptı? Kararlı adımlarla bakkala yürüdü. Kimsenin

Bir yenilgi hikâyesi.

" Kaybedince daha çok seveceksin. " Bu babalar gününde, babamı yitirdikten sonra ilk babalar günümde; sosyal medyada babamın bir fotoğrafıyla bereber, şu satırlarla başlayan kısacık bir yazı paylaşmıştım: " Bir kimsenin değerini, aslında ancak yokluğunda anlayabiliyoruz, demişti bir misafirim geçen gün. Öyleymiş. 11 mayıstan beri her gün, saat 02:59’dan itibaren her dakika, hemşire “gelin” diye çağırdığından beri her an bunu santim santim, milim milim anladım ve yine de bunu bir yerde idrak edemiyorum herhalde. " 12 ağustos akşamı, uzunca bir aranın ardından yine tribündeydim. Aranın nedeni de babamdı zaten, onun grip bile olmaması lazımdı, biz de elimizden geldiğince dikkat etmiştik. Pek tabii, keşke babam burada olsaydı da tribünlere hiç dönemeseydim. Elden ne gelir, takdiri ilahi gerçekleşmişti işte. Babam vefat etmişti ve ben tribündeydim. Altay hikâyemin tam içinde değildi babam, ben babadan oğula taraftar değilim, babam benim çocukluğumda futbolla tamamen ilgi

sürgününü yitiren bir şairin ardından.

ey en eski kuytulara saklanan çocuk sevgilerinin aleniliği, en derin kuyuların karıncalanan karanlığı, ses uyumları, bıçaklar ve bütün balkonlar; bir şairin arkasından ne kalır? ey en büyük adamların ayakkabıları, koca binaların camekanları, en derin korkulardan fışkıran öfke, kulak aşinalığı, kılıçlar ve bütün kadınlar; bir şairin arkasından kim kalır? kendi makus talihini makaslarla kesen terzilerdir şairler ve hep büyük konuşur, her zaman büyük ölürler. *