Yüzler azaldı, yazmışım en son. Sahiden de azaldı. Yüzler, yüzlerin kelimeleri, yüzlerin sesleri. Yalan yok. Hemen herşey alışıldık bir şekilde, öylece. Günler birbirini takip ediyor. Ancak, bombalar var. Yeni bir yangının habercisi gibi, umutsuzluğun resmi gibi. Mutsuzluktan söz edilebilir ancak böyle zamanda. Turgut Uyar'ın ölümünün sene devrinde, Antep'ten başka ölüler toprağa girerken, yeni bir iklim görünüyor kapıda. Turuncu bir mevsim beklerken heyecanla, gri yahut korkarım kara bir mevsim yaklaşıyor, heyecan ölüyor. "Kapılar çarpılmaktan yoruldu." diye bir cümlem var prehistoryamdan. O günden bugüne kapılar daha çarpıldı ve daha da yoruldu. Değişen birşey yok. Yüzümüzde nice gülüş, nice kötü haberle çarpıldı, bu toprakların kaderidir, kaderimin de hamurudur. Nice de gülümsedik, güldük de. Yalan yok. Ama, mutsuzluk iklimi, kaderimdir. Kader. Büyükçe bir kelime. Gözümde, tesadüf dediğimiz herşeyin toplamı. Kader olmadan, geçen temmuzu bile açıklayamıyorum.
Sıradana, insana ve kelimeye selam duran sanal mecmua...