Ana içeriğe atla

Soru Sensin, Cevap Sensin, Hakiki Olan Sensin

Sıradan, mükemmeldir.


Bir edebiyatçının değil, hiç yazmayan bir kimsenin ihtiyaç duyduğu ve yazdığı satırlar samimidir. samimi olan, doğal olan, mükemmel'dir. Gözyaşı bulanmış mürekkeptir, yeğ olan, ekmeğe bulanan mürekkepten.


Bu satırları bana yazdıran yazı, hiç yazmayanın  gerçek sevgi'den yazdığı, bu yazıdan, bu yazı ise kirli şeyler üzerine yazdığım hırslı onca yazıdan, yeğdir.


Ben'im ekranda gördüklerine benzemeyen, mükemmel olmayan, eksikleri olan, eksikleri yüzünden sıkılan. Renkli ekranın yalanlarından uzak, ama yalansız olmayan. Sensin.


Yalın olan, gerçek. Meta olmayan, insan olan, arasında reklamları olmayan bir hayat yaşayan. Ağlarken, doğru cümleleri kuramayacak ve sevdiğini görünce, dili dolanacak olan, biziz.


Bu satırların yazılı olduğu tarafta değilim, değilsin, unutma, hayatın olduğu yandasın, Hayalî perdesinde olan suretlerdir.. Televizyon ekranında olan  ise, o mükemmel vücutlar, hep hileli.


Şu sokaktaki adam ve sen'sin sıradan olan ve mükemmel olan, sana diyorum, tüm senlere bu satırları okuyan.
"Olduğun gibi görün", Sır'ra ve Kelime'ye yaklaşmış üstadın dediği gibi.


Bana diyorum, üstüme alınıyorum, "ya da göründüğün gibi ol" diyor, ikisinden bir olmalıyım.


Bir olmalıyız, ne kadar farklıysak o kadar aynıyız çünkü. 


"Sormamızı" istiyorlar şimdi, soruyorum.


Sen ile ben bir olmasak, öyle olmasa, hiç tanımadığım iki insana ait bir sevgi'den bana bu satırlar düşer miydi?

Yorumlar

  1. anlaşılması güç!

    YanıtlaSil
  2. cevabım geç olacak biraz, ama bilgisayardan siteye girmekte problem yaşıyorum.

    birkaç gönderme var, az da bulanık bir yazı gibi, özneler birbirine girdiğinden belki.. vaktiniz olur da bir defa daha okursanız, belki daha anlaşılır gelebilir.

    teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burada

“ eski bir şarkı belki bir şiir ” İzmir’in ayazında evvelki yazgılardan ismimi sildim seni tanıdım ama hatırlayamadım senlerin içinde seni ayıramadım İzmir’de ısıtmaz güneş yanımda azalırken bir çınarın gölgesi karşımda cumartesinin eksiği karagöz oyunlarının gölgesi çelebinin rüyası hezârfenin düşüşü hacıvatın kibirli sessizliği birinci yalnızlığımdan arda kalan yeni veliahtların masaya düşen gölgesi şairlerin eski ahitleri cümle hataların güncesi benim yarınım benim dünüm yanaklarım bileytaşı temel temelsiz direklararası böyle yıkılmaz (yalnız bu şarkı kırmızıdır çabuk çarpar şimdiden şehla bakıyor gözlerin) İzmir şehrim işim resim yazmaktır Sen miydin belkahveden bir yazıyla indiğim senin yüzünden seninle gözlerin sizli tafsilatını bilmiyorum tanrım bilir taksiratımı ve sakallarımı ben hatıralara inanmıyorum barikatlara ve dağlara da amentüsü inkar olan o kadın sen miydin belma sebil miydi eski birşey maalesef aklımda hergün hakikat şarkısının eksik notası (Dün bir gün seni de gördü...

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)

Şemsiyeci üçlemesinin hikâyesi.

Havada, Paris'te ve İzmir'de üç şiir yazdım ve bunları yayınladım. Şiir yazdım demek de lafın gelişi, şiir karaladım; pek tabii ki, eksik şiirler bunlar. Olmamış, ham! Çünkü evvela, aceleyle yazdım ve öylece yayınladım. Neredeyse çalakalem. Böyle şiir mi olur? Olmaz olsun.  Kendimi zaten, " yarım kalan öykülerin yazarı,  olmamış şiirlerin şairi  ve makina imalatçısı " olarak tanımlıyorum. Yazdığım ve yaşadığım bir çok öykü yarım kaldı hayatımda, şiirlerim daima olmamış ve olmasını da pek umursamıyorum açıkçası ve en nihayetinde makine imalatçısı bir sanayiciyim. Bu yüzden şemsiyeci şiirleri diyorum bunlara. Hikâye meşhur; bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.” Ben de bu defa bir sanayici olarak şiir yazmaya giriştim ve o hevesli şemsiyeciden çok da farklı görmüyorum kendimi. Hem Aziz Nesin'in dehşetli isabetin...