Ana içeriğe atla

Alternatif'te Tek Tipleşmeye Dair Bir Alıntı

Adresini aşağıda vereceğim, altenatif'leşmede tek tip'leşmeyi mükemmel anlatan bir yazı'dan bir parça. Alınıtıdır, çalıntıdır, ama tırnak içine alınarak.


"Şimdi arkadaş, geçen bir dost bizi tuttu “underground” ortamlarında konser var dedi götürdü. (Çok havalı yerler lan kesin gidin, çok iş çıkıyor). Halihazırda farkındaydık ülkemizde ne yazık ki tek tip bir aykırılık kavramı olduğunun. Ancak durumun bu kadar vahim olduğunun farkında değildik. Bir topluluk bu kadar mı tek tip olur? Yıllarca tikisine, jiksine, conconuna tek tip diye söven bizlerin kafa yapımıza yakın olduğuna inandığımız insanların durumu daha da vahimdi! Tak bir kemik gözlük, giy bir dapdar kotpantolon, sırf üstünde ne olduğunu önemsemiyormuş gibi davranmak için gidip özenle satın aldığın ağzı yüzü kayık bi tişört geçir kafandan tamam. Ha bir de ayağa converseve türevleri, üste de ormancı stili kareli gömlek. Eline de bira bardağı al ak. içki içmeyen aykırı mı olur! La bi de salak gibi mont falan giyme aykırısın oğlum titre soğukta sigaranı emerek! İşte konserdeki tiplerin % 90-95 ini böyle tanımlayabiliyordunuz. Vahim değilmi? Populist aykırılık ak bunun adı! Bari tikisi – jiksi yaptığını inkar etmiyor, moda diyor, ona inanıyor! Peki ya sen? Aykırıyım ben bambaşkayım diyorsun, yediğin halta bak!

Önemli notlar:

Converse uzunca bir süredir bir Nike markasıdır! Biz küçükken top oynardık ak ucuz bezayakkabı diye her yerde satarlardı. Yırtıldığında valideler ele iğne iplik alır dikerlerdi.Şimdi geldiği noktaya bak! Selam marka oyuncağı aykırılar! Adamlar sizi nasıl da işledialttan alttan!

Ağzı yüzü kayık tişörtleri Kanyon’da İstinye’de alırken görüyorum sizleri! Selam alternatif conconlar!

Lan kemik gözlük bulacağız diye ebelerinizin, ninelerinizin, dedelerinizin başının etini deyemeyi bırakın lan! Gerek yok! Tamam tamam valla o kadar marka düşkünü değilsiniz! Ben yine de marka tavsiyesinde bulunabilirim isteyene özelden!

O kotları da yırtmayın ak! Bizim eski mahallenin imamına denk gelirsiniz valla adam affetmez dalar haberiniz olsun! Hem paranıza yazık lan, yırtık kot pantolon daha çabukeskiyor!"

http://etilen.net/populist-alternatif/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Açık uçlu hikâye.

Evvela ithaf. -beni yeniden yazmaya çağıran M'ye hikâyeden önceki yazımdır. Ve yazgısını kendi çağıran yazıya giriş. Yazmayı unuttuğum bir hikâyeyi okudum bugün, neden ve nasıl bilmiyorum, çünkü yazmayı da unutmuştum. Ellerim olduğunu dahi unutmuştum. Ellerim olmadan kördüm ben. Kararsız kararlığa körlemesine girdim, kararsızdı muhakkak, çünkü yazılmamış bir hikâye yazılmayı beklemez.  Kahvenin karanlığını akla çağıran gelişme. Hayat bu yüzden tuhaf, beklenmeyen yerde başlarız yazmaya, bir daha yazmayacağına dair bir yanılgı içine hâkim olduğunda. Hikâye gözlerine bakar ve yaz beni der, yazar iradesizdir, irade sahibi olan öyküdür okuyan bilmez. Hikâye yazdırır kendini. İlham dersin yahut rüzgâr, kendine çağırır hikâye. Alelacele gidersin, hayat bu yüzden tuhaf. Yazamayacağın sanrısını ve onca işi bırakır, hikâyenin gözlerinde bir kelimede bin kelime çağırır aklın.  Yazar çaresizdir, hikâyenin esiridir. Geç kaldığını düşünse de, başlar yazmaya. Sonunu b

Bir yenilgi hikâyesi.

" Kaybedince daha çok seveceksin. " Bu babalar gününde, babamı yitirdikten sonra ilk babalar günümde; sosyal medyada babamın bir fotoğrafıyla bereber, şu satırlarla başlayan kısacık bir yazı paylaşmıştım: " Bir kimsenin değerini, aslında ancak yokluğunda anlayabiliyoruz, demişti bir misafirim geçen gün. Öyleymiş. 11 mayıstan beri her gün, saat 02:59’dan itibaren her dakika, hemşire “gelin” diye çağırdığından beri her an bunu santim santim, milim milim anladım ve yine de bunu bir yerde idrak edemiyorum herhalde. " 12 ağustos akşamı, uzunca bir aranın ardından yine tribündeydim. Aranın nedeni de babamdı zaten, onun grip bile olmaması lazımdı, biz de elimizden geldiğince dikkat etmiştik. Pek tabii, keşke babam burada olsaydı da tribünlere hiç dönemeseydim. Elden ne gelir, takdiri ilahi gerçekleşmişti işte. Babam vefat etmişti ve ben tribündeydim. Altay hikâyemin tam içinde değildi babam, ben babadan oğula taraftar değilim, babam benim çocukluğumda futbolla tamamen ilgi

Ötekinin Hikâyesi

Quid rides?  Mutato nomine, de te fabula narratur. Quintus Horatius Flaccus “Güya buraya bir daha asla gelmeyecektim.” Beyoğlu’nda, İstiklal Caddesinde, bir Amerikan kahvecisinin tuvaletinin kapısında görmüştüm bu cümleyi. Hiç unutamadım. Çünkü o zamanlar bir hikâye üzerinde düşünüyordum, nereden başlamalıyım, nasıl yazmalıyım diye kendime soruyordum. Yıllarca çabaladım, aslında yıllarca kaçtım yazmaktan. Çünkü kalemi elime her aldığımda, kendimi bir daha gelemeyeceğim kadar güzel zamanlarda buluyordum ve bu yüzden de hatırlamamak için “bir daha gelmeyeceğim” deyip yazmaktan kaçıyordum. Boşuna kaçıyordum aslında, bir daha gelmeyecek olsa da yaşanmış olması bile hayatımın geri kalanını değiştiren, güzelleştiren bir hikâye yaşadım. Bir hikâyenin ilk cümlesi önemlidir. Okuru okumaya ikna etmeye ilk cümlede başlamalıdır yazar. İlk cümle, çarpıcı olmalı, etkileyici olmalı; akılda kalmalıdır. Bu hikâyenin başı benim için çarpıcıydı, tam anlamıyla, olması gerektiği gibi.