Ana içeriğe atla

Kolesteatom Hakkında Bir Mizah Yazısı!

Sihirli kelimeleri bilirsiniz, "abra kadabra" gibi. Bazı kelimeler ise kötüdür, çağrıldığında, oraya buz gibi bir sessizlik dolar. "Kolesteatom" dediğinde doktor, adını kokusunu ve kulağumdaki varlığını bilmeme rağmen, işte bundan dolayı irkildim. Japon animelerindeki gibi dehşetle şaşırdım.

Bir parça gerçek bilgi vereceğim, normal hatta anormal hayatta bir işinize yaramayacak.

Kolesteatom olmaması gereken bir yerde, kulak zarının arkasında, orta kulakta cilt gelişimidir. Genellikle tekrarlayan enfeksiyonlar sonucu zardaki cilt tabakasının orta kulağa doğru büyümesi sonucudur. Başlangıçta kulak akabilir (bazen kötü kokuludur). Kolesteatom cebi veya kesesi büyüdüğünde işitme kaybı ile birlikte kulağa dolgunluk veya basınç hissi olur. Özellikle kulak içinde veya arkasında ortaya çıkan ağrı ciddi huzursuzluk yaratır. Baş dönmesi veya enfeksiyonlu kulak tarafında yüz felci ortaya çıkabilir.

Ben ise bu kolestatom nanesiyle yaşıyorum aylardır, ameliyat gerekebilir ama ameliyatsız çözüm için doktorum uğraşıyor.

Bir haftadır ise, bir dengesizlik, baş dönmesi başladı. Pazartesi vizeden sonra, doktora gittim ve "kolestatom!" dedi yeniden, kulağın içinde azmıştı. Şimdi antivertigo, antibiyotik kullanıyorum ve her zaman bir parça antipatiğim biliyorum.

Dünya bana fazla dönecek bu ara, kime dönmüyor ki. Dengem biraz dağılacak,  başım dönecek bu ara, esabı şaşırmış gibi yürüyeceğim belki,  dönmezse aşkolsun! Urumeli kafası diye diye, tam kafa oldum ve "h"yi unutmadım, esabı şaşırdım. Bizim gibi sarhoşa mey neylesin, hoyda bre!

Alaycı dudak kıvırıyorum, bıçakaltı soğuğu duyuyorum çünkü.  Şiirdeki üslubum bu benim çünkü, şiir yaşadığımdan, şiir yazarken ki üslupla, yaşayacağız.

Kaynak: http://www.ekolay.net/saglik/haber_az.asp?pid=668&haberid=21345

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Burada

“ eski bir şarkı belki bir şiir ” İzmir’in ayazında evvelki yazgılardan ismimi sildim seni tanıdım ama hatırlayamadım senlerin içinde seni ayıramadım İzmir’de ısıtmaz güneş yanımda azalırken bir çınarın gölgesi karşımda cumartesinin eksiği karagöz oyunlarının gölgesi çelebinin rüyası hezârfenin düşüşü hacıvatın kibirli sessizliği birinci yalnızlığımdan arda kalan yeni veliahtların masaya düşen gölgesi şairlerin eski ahitleri cümle hataların güncesi benim yarınım benim dünüm yanaklarım bileytaşı temel temelsiz direklararası böyle yıkılmaz (yalnız bu şarkı kırmızıdır çabuk çarpar şimdiden şehla bakıyor gözlerin) İzmir şehrim işim resim yazmaktır Sen miydin belkahveden bir yazıyla indiğim senin yüzünden seninle gözlerin sizli tafsilatını bilmiyorum tanrım bilir taksiratımı ve sakallarımı ben hatıralara inanmıyorum barikatlara ve dağlara da amentüsü inkar olan o kadın sen miydin belma sebil miydi eski birşey maalesef aklımda hergün hakikat şarkısının eksik notası (Dün bir gün seni de gördü...

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)

Şemsiyeci üçlemesinin hikâyesi.

Havada, Paris'te ve İzmir'de üç şiir yazdım ve bunları yayınladım. Şiir yazdım demek de lafın gelişi, şiir karaladım; pek tabii ki, eksik şiirler bunlar. Olmamış, ham! Çünkü evvela, aceleyle yazdım ve öylece yayınladım. Neredeyse çalakalem. Böyle şiir mi olur? Olmaz olsun.  Kendimi zaten, " yarım kalan öykülerin yazarı,  olmamış şiirlerin şairi  ve makina imalatçısı " olarak tanımlıyorum. Yazdığım ve yaşadığım bir çok öykü yarım kaldı hayatımda, şiirlerim daima olmamış ve olmasını da pek umursamıyorum açıkçası ve en nihayetinde makine imalatçısı bir sanayiciyim. Bu yüzden şemsiyeci şiirleri diyorum bunlara. Hikâye meşhur; bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare’e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.” Ben de bu defa bir sanayici olarak şiir yazmaya giriştim ve o hevesli şemsiyeciden çok da farklı görmüyorum kendimi. Hem Aziz Nesin'in dehşetli isabetin...