Ana içeriğe atla

Bir Amerikan Şakası


Bugün Yunaytıd Steyts of Terrorism devletinin bilmemkaçıncı kuruluş yıl dönümü kutlanıyor. öyle ise gelmiş geçmiş en bişey amerikan başkanı Bush ile ilgili bir şaka paylaşacağım. Bir kitapta okudum, sonra paylaşmak için internette aradım buldum. İngilizce. Çünkü kelime oyunlarına dayanıyor.



George: Condi! Nice to see you? What''s happening? 
Condi: Sir, I have the report about the new leader of China. 
George: Great. Let's hear it. 
Condi: Hu is the new leader of China. 
George: That's what I want to know. 
Condi: That's what I'm telling you. 
George: That's what I''m asking you? Who is the new leader of China? 
Condi: Yes. 
George: I mean the fellow's name. 
Condi: Hu. 
George: The guy in China. 
Condi: Hu. 
George: The new leader of China. 
Condi: Hu? 
George: The Chinese? 
Condi: Hu is leading China. 
George: Now whaddya?asking me for? 
Condi: I'm telling you Hu is leading China. 
George: Well,I'm asking you. Who is leading China? 
Condi: That''s the man's name. 
George: That's whose name? 
Condi: Yes. 
George: Will you or will you not tell me the name of the new leader of China? 
Condi: Yes sir. 
George: Yassir? You mean arafat is in China? I thought he was in the Middle East. 
Condi: That's correct. 
George: Then who is in China? 
Condi: Yes, sir. 
George: Yassir is in China? 
Condi: No, sir. 
George: Then who is? 
Condi: Yes, sir. 
George: Yassir? 
Condi: No, sir. 
George: Look, Condi. I need to know the name of the new leader of China. Get me the Secretary General of the U.N. On the phone. I bet he knows. 
Condi: Kofi? 
George: No, thanks. 
Condi: You want Kofi? 
George: No. 
Condi: You don't want Kofi. 
George: No. But now that you mention it, I could use a glass of milk. And then get me the U.N. 
Condi: Yes, sir. 
George: Not Yassir! The guy at the U.N. 
Condi: Kofi? 
George: No, milk! Will you please make the call? 
Condi: Call who? 
George: Who is the guy at the U.N .? 
Condi: Hu is the guy in China. 
George: Will you stay out of China?! 
Condi: Yes, sir. 
George: and stay out of the Middle East! Just get me the guy at the U.N! Condi: Kofi? 
George: all right! Light with sugar. Now get on the phone. 
(Condi picks up the phone.) 
Condi: Rice here. 
George: Rice? Good idea. And a couple of egg rolls, too.

En beyaz siyah, Bay Barack Obama, kendisi bir şaka'dır, Nobel Barış Ödülü alması şaka'dır, adnda bir Hussein olması şaka'dır. Hüseyin, güç'ce katledilen peygamber torunundan bugüne dek hep mazlum'un adıdır. Bay Barack ise, hem zalim'in adı hem bayrağı, hem de "bir rüya"nın düşkırığıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

On beş.

Bu bloga yazmaya, dile kolay, on beş sene önce bugün başlamışım. Demek ki bu bloga yazarak büyümüşüm. Zaten, kendi güncelerim gibi, öncelikle kendim için yazdım buraya; bu yüzden de okunup okunmadığını umursamadan, zaman zaman büyük aralıklarla da olsa, daima yazdım. Yaşadığım hikâyeler, yazdıklarımdan tuhaf olduğundan; yazdıklarım yaşadıklarıma, yaşadıklarım yazdıklarıma karıştı. Okurlarım on beş yıl boyunca daima az oldu; ama en güzeli, buraya yazdıklarım, daima bu blogun okurları oldular.  Bu bloga yazarken büyüdüm. Pek çok şey umduğum gibi olmadı, pek çok şey öğrendim. Ne yazık ki, bazen kayıplardan öğrendim. Düşe düşe yazdım, düşe kalka yaşadım; düştüğüm yerden daima kalktım. Hayır, tek başıma kalkmadım. Hep, rahmetli babamın, sevgili ailemin, değerli dostlarımın destekleriyle kalktım. Hezârfen inadıyla, daima Üsküdar’a varmayı umdum. Hep tuhaf hikâyelere düştüm. Zaten Hezârfen’in hikâyesi de Çelebi’nin düşü değil miydi? Zamanın azizliği, on beş yıl böylece geçti.