Farzet, diyor, bir akşammış elleri varmış eski bir ev kadarmış. Birgün, diyor, bir ev kadar eski odada bir akşam elleri vardır. Elleri, diyorum, neden elleri nasıl elleri nasıl akşam olacak vakit nerede oda. Gözleri, diyor, odayı doldurur taşar her vakit biraz akşamdır gözleri güzel olan kadın akşamdır. Gözleri, diyor, büyür zamanı doldurur aşar. Susuyorum, kelimesiz yazacağım bir sokak biliyorum, demek geliyor aklım ucuna. Sustuğum şeyi anlıyor. Sormadan, söylemeden bakıyor. Bakıyor, baktığı yerde bir boşluk büyüyor, oysa çocuk oynamıştır orada nereden baksan dün. Bakıyorum, kör olmaya hazırım bir anda. Kör oluyorum, ellerim büyüyor sanıyorum, ansızın odadayım, zamansız bir vakitte oradaymışım sanıyorum oda titreyince. Bilmiyor ki oda, ben şimdi körüm ve üşüyorum. Bilincini soyunmuş ve ondan utanıyormuş sandım bir an. Titremesi büyüyor.
Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)
Yorumlar
Yorum Gönder