Ana içeriğe atla

On sekiz on ikibinoniki Güncesi

Gidiyor, bir hayalet olmaya bana, sonsuza dek Re kalmaya bana, gidiyor, aylar sonra. Herşeyin özü bu, sevdiğimin sevdiğini sevmemin nedeni bu, her başka konuşmasını kıskanmamın nedeni bu, kendimi bölüp durmamın nedeni. Gülmemin gerçekliği ve sahteliği, gözlerimin durduk yerde ve olmadık zamanlarda dolmasının. Gidiyor. Unutuyorum, aklıma geliyor. Bahar gelmesin istiyorum, gelecek kış uzadıkça uzasın. Kar yolları kapasın. Fena olacağım biliyorum. Bugünden aklıma geliyor. Yüzümü kırıyor.

Re ve Rosa bir güzel iki hayalet, diye yazıyorum kağıda.

*

Yanımda ancak saklayarak alabildiğim bir şiirden kitap. Yasaklı değil, ama görmemeli içinde yazanı. O ve o, görmeleliler. İçimde yazanı yazdım, sanki şair şiirlerini üstüne yazdı. Değil, biliyorum ki değil. Zamanüstü bir hikâyesi olsa da yazdığım ve yazdığının, Re yahut Rosa her birisi büyük birer hayalet olsa da, biliyorum ki değil. Bildiklerim bunca değil, daha da olmazlar, daha da değiller biliyorum. Bilerek okuyorum kitabı. Dua değil ama mırıldanarak okuyorum. Hayaletler çoğalıyor.

*

Ben ona bir kimseyim. Adı belli belirsiz, ayak kesmeyen bir taş. Bir sokak lambası. O bana şimdiden bir hayalet. Güzel bir gölge ancak.

*

Benim kelimelerim yarıtutsak. Ne haberden öteye ancak biraz havalar. Oysa gözlerim daha güzeldir. Onun kadar olmasa da gülüşüm de biraz güzeldir. Onlardan konuşamayız, gitme de diyemem. Galiba yarıtutsağım. Böylece görüyorum, kollarımı çekiyorlar. Bir de gülüyorum, gülüşüm de hepten yalan değil. Sahiden güldüğüm de oluyor. Fena.

*

Görmeyerek birgün geçirdim. Olanca az şey gördüm nereden bakarsan, hem görmediğimden onu hem değil. Körlüğe benzer ama benzemez, öylece bir gündü.

Şimdi akşam. Yatsıya gidiyor vakit. Kimseler küçük olan tüm parklara gidiyor otobüslerden inip. Ben demirden otobüste kalıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)

On beş.

Bu bloga yazmaya, dile kolay, on beş sene önce bugün başlamışım. Demek ki bu bloga yazarak büyümüşüm. Zaten, kendi güncelerim gibi, öncelikle kendim için yazdım buraya; bu yüzden de okunup okunmadığını umursamadan, zaman zaman büyük aralıklarla da olsa, daima yazdım. Yaşadığım hikâyeler, yazdıklarımdan tuhaf olduğundan; yazdıklarım yaşadıklarıma, yaşadıklarım yazdıklarıma karıştı. Okurlarım on beş yıl boyunca daima az oldu; ama en güzeli, buraya yazdıklarım, daima bu blogun okurları oldular.  Bu bloga yazarken büyüdüm. Pek çok şey umduğum gibi olmadı, pek çok şey öğrendim. Ne yazık ki, bazen kayıplardan öğrendim. Düşe düşe yazdım, düşe kalka yaşadım; düştüğüm yerden daima kalktım. Hayır, tek başıma kalkmadım. Hep, rahmetli babamın, sevgili ailemin, değerli dostlarımın destekleriyle kalktım. Hezârfen inadıyla, daima Üsküdar’a varmayı umdum. Hep tuhaf hikâyelere düştüm. Zaten Hezârfen’in hikâyesi de Çelebi’nin düşü değil miydi? Zamanın azizliği, on beş yıl böylece geçti.

Burada

“ eski bir şarkı belki bir şiir ” İzmir’in ayazında evvelki yazgılardan ismimi sildim seni tanıdım ama hatırlayamadım senlerin içinde seni ayıramadım İzmir’de ısıtmaz güneş yanımda azalırken bir çınarın gölgesi karşımda cumartesinin eksiği karagöz oyunlarının gölgesi çelebinin rüyası hezârfenin düşüşü hacıvatın kibirli sessizliği birinci yalnızlığımdan arda kalan yeni veliahtların masaya düşen gölgesi şairlerin eski ahitleri cümle hataların güncesi benim yarınım benim dünüm yanaklarım bileytaşı temel temelsiz direklararası böyle yıkılmaz (yalnız bu şarkı kırmızıdır çabuk çarpar şimdiden şehla bakıyor gözlerin) İzmir şehrim işim resim yazmaktır Sen miydin belkahveden bir yazıyla indiğim senin yüzünden seninle gözlerin sizli tafsilatını bilmiyorum tanrım bilir taksiratımı ve sakallarımı ben hatıralara inanmıyorum barikatlara ve dağlara da amentüsü inkar olan o kadın sen miydin belma sebil miydi eski birşey maalesef aklımda hergün hakikat şarkısının eksik notası (Dün bir gün seni de gördü...