Ana içeriğe atla

Tarihsiz bir akşam.

öte:

yakın olan uzaktır, gerçek ile hayâlin birbirine benzer olduğu bu zamanda. benzerlik zehirdir dün ile yarını karıştırır insana. akıl ile sır arasında kılıçtan keskin ve yalandan âlâ o köprüdeyim işte. elifbadan başlıyorum karıştırmaya, sonra adımı unutacağım.

beri:

kâtilimle beraberken ölümsüzüm. bir cümle etrafında dolaşıyoruz, hava bulutlu. şairlere uyup, mutsuzluktan söz ediyoruz. bulutların ikliminde soruların işaretlerine sırtımızı verip, akşamı elimizle yapıyoruz. seni kesen benim, diyor sonra, öncesini söylüyordur belki, dün olan yarındır, maktûl ile meftûnun benzer olduğu bu zamanda, yakın olan uzaktır.

öte:

aralık onaltısına yaklaşıyor, rabbine yakarıyor kul. her dua kabul olmaz, ama olan herşeyde hayır vardır. hayr ile şer arasında kılıçtan keskin ve hakikâttan âlâ o çizgideyim. ölüler ile diriler dahi karışıyor, ben yaşadıkça kimse ölmüyor burada. önce adımı unutacağım. kimse isim vermeyecek bana, güz biterken yerde kalan yüz yapraktan biriyim.

beri:

biriyim, birin içindeyim. zamanı eski bu akşamlarda, önce ile sonranın manası kalmıyor. a'nın b'den önce gelmesinin hükmü kayboluyor ve gaybın içinde o büyük denizde sırra yaklaşıyorum. içimde olduğundan öyle de uzak, içimi bölmeliyim. seni kesen benim, diyor kulağım uğulduyor, yunanca mı arapça mı anlamıyorum. eliften sonra beta geliyor, öteden sonra beri. birsin, birin içindesin, demiyorum, hangi sen onu unutacağım sonra. gök düşerken havadaki yüz damladan birisin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir cumartesinin umudu.

Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)

10 Mayıs 2024

Bugün, Ramada Kemalpaşa Otelinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi başkanı sayın Dr. Cemil Tugay ve Kemalpaşa  Belediyesi başkanı sayın Mehmet Türkmen beyefendiler ile Kemalpaşa sanayisi ve yapılabilecekler üzerine bir toplantıdaydık. Cemil başkan konuşurken, bir anda iki yıl önce o anlarda babamı son defa gördüğümü hatırladım. Sonra, 11 Mayıs 2022 günü saat 02:59'da çaldı telefonum; babam hasta değildi artık, ben de çocuk değildim. Hemen ertesi günü, işyerine uğramak zorunda kaldım. Babamın kredi kartı ödemesi vardı; o olmasa da, kart ödemesi vardı ve ödemek için de buraya gelmeliydim. Buraya yazıyorum, çünkü bu satırları da yine işyerindeki odamda yazıyorum. Kapıdan ilk içeri girdiğimde, her şey çok büyük gözüktü bir anda gözüme. Sanki yeniden altı yaşımda fabrikaya gelmişim gibi, küçülmüştüm. O yalnızlığı öylece duydum, o anda anladım. Yine de "büyümem" lazımdı, hem de bir gün öncesinden, 10 mayıs 2022'den çok daha fazla büyümem lazımdı; çünkü artık "Yılmaz beyin o...

On beş.

Bu bloga yazmaya, dile kolay, on beş sene önce bugün başlamışım. Demek ki bu bloga yazarak büyümüşüm. Zaten, kendi güncelerim gibi, öncelikle kendim için yazdım buraya; bu yüzden de okunup okunmadığını umursamadan, zaman zaman büyük aralıklarla da olsa, daima yazdım. Yaşadığım hikâyeler, yazdıklarımdan tuhaf olduğundan; yazdıklarım yaşadıklarıma, yaşadıklarım yazdıklarıma karıştı. Okurlarım on beş yıl boyunca daima az oldu; ama en güzeli, buraya yazdıklarım, daima bu blogun okurları oldular.  Bu bloga yazarken büyüdüm. Pek çok şey umduğum gibi olmadı, pek çok şey öğrendim. Ne yazık ki, bazen kayıplardan öğrendim. Düşe düşe yazdım, düşe kalka yaşadım; düştüğüm yerden daima kalktım. Hayır, tek başıma kalkmadım. Hep, rahmetli babamın, sevgili ailemin, değerli dostlarımın destekleriyle kalktım. Hezârfen inadıyla, daima Üsküdar’a varmayı umdum. Hep tuhaf hikâyelere düştüm. Zaten Hezârfen’in hikâyesi de Çelebi’nin düşü değil miydi? Zamanın azizliği, on beş yıl böylece geçti.