Yazgımı yazıyorum aslında, benim yazdığımın benden başka bir yazarı daha var. Yazgımı yazıyorum, evet, kelime oyunsuz, bir insan önceki kâtiline sarılırsa bunu yazar. Evet, ben bu şehirde önceki kâtilime sarıldım. Daha önce de başka bir kâtilime sarılmıştım, haziranın yorgun bir izi olarak. Çoktan ölmüş yıldızların geçmişini izlemek gibi, kendi yazgımı izliyorum ben. Benim yazdığım, simurg alışkanlığında bir adamın güncesi. Okunaksız veya okunaklı, bulanık veya aydınlık, hep yazıyorum, yazmak benim işim, ben terziyim çünkü. Bir kadına bakıp bir nota gören ve bundan sonra kuyumcu olmak isteyen bir terziyim ben. Kâtillerine sarılan terziyim, evet, çünkü terzilik tuhaf bir iş; seni sevmeyen kadınlara sarılmak da ölmeye benziyor. Notaya hiç sarılmadım, biricik notama sarılamam ben, evet, ancak karanlıklı fotoğraflar çektiririm onunla. Hikâyesiz bir şehirde şair olmak çok zor, belki de bundan şair olamıyorum, evet, bu yüzden hikâyemi şiirliyorum. Hayır, hayır, kendime yeni bir şehir yazmalıyım, nefes alabileceğim ve -evet- hep ölebileceğim bir şehir. Yaşamayı böylece severken, bu kadar çok ölünmez bu şehirde; benim yeni bir şehir yazmam lazım. Yazmalıyım. Hayır, bir şehir dikmeliyim kendime.
Evvela ithaf. -beni yeniden yazmaya çağıran M'ye hikâyeden önceki yazımdır. Ve yazgısını kendi çağıran yazıya giriş. Yazmayı unuttuğum bir hikâyeyi okudum bugün, neden ve nasıl bilmiyorum, çünkü yazmayı da unutmuştum. Ellerim olduğunu dahi unutmuştum. Ellerim olmadan kördüm ben. Kararsız kararlığa körlemesine girdim, kararsızdı muhakkak, çünkü yazılmamış bir hikâye yazılmayı beklemez. Kahvenin karanlığını akla çağıran gelişme. Hayat bu yüzden tuhaf, beklenmeyen yerde başlarız yazmaya, bir daha yazmayacağına dair bir yanılgı içine hâkim olduğunda. Hikâye gözlerine bakar ve yaz beni der, yazar iradesizdir, irade sahibi olan öyküdür okuyan bilmez. Hikâye yazdırır kendini. İlham dersin yahut rüzgâr, kendine çağırır hikâye. Alelacele gidersin, hayat bu yüzden tuhaf. Yazamayacağın sanrısını ve onca işi bırakır, hikâyenin gözlerinde bir kelimede bin kelime çağırır aklın. Yazar çaresizdir, hikâyenin esiridir. Geç kaldığını düşünse de, başlar yazmaya. Sonunu b
Yorumlar
Yorum Gönder