Denizi görünce söyledim, yeni gelmişiz. Nereye, işaretsiz önemsiz artık bu sorular. Böyle sorular, hemen hemen tüm sorular. Sorular işaretsiz. Yeniden. Yeri gelmişken yazmalıyım, gemi gördüm denizin üzerinde. Olması gerektiği üzere. Herşey sıradandı, yük taşıyordu, sorulacak soru yoktu. Sonraydı aklıma düştü, gelmişiz. Anladım eski bildiklerimden, deniz gözümün önünden gidince. Görüyorum, bir çocuk öldüyor yaprağı, oysa yaprak kuru. Kahverengiye dönmüş bile rengi. Bilincimin rengi ne, soru değil. Gri değil, ilk akla gelen birşey değil, kahverengi de değil. Sakal karanlığı renginde olabilir, benim sakallarım ancak bir karanlıktır. Bir uğultu çenemin altında. Başımda bir uğultu, bilincimin bir iki harf yitirmesini şaşırmadan izliyorum.
“ eski bir şarkı belki bir şiir ” İzmir’in ayazında evvelki yazgılardan ismimi sildim seni tanıdım ama hatırlayamadım senlerin içinde seni ayıramadım İzmir’de ısıtmaz güneş yanımda azalırken bir çınarın gölgesi karşımda cumartesinin eksiği karagöz oyunlarının gölgesi çelebinin rüyası hezârfenin düşüşü hacıvatın kibirli sessizliği birinci yalnızlığımdan arda kalan yeni veliahtların masaya düşen gölgesi şairlerin eski ahitleri cümle hataların güncesi benim yarınım benim dünüm yanaklarım bileytaşı temel temelsiz direklararası böyle yıkılmaz (yalnız bu şarkı kırmızıdır çabuk çarpar şimdiden şehla bakıyor gözlerin) İzmir şehrim işim resim yazmaktır Sen miydin belkahveden bir yazıyla indiğim senin yüzünden seninle gözlerin sizli tafsilatını bilmiyorum tanrım bilir taksiratımı ve sakallarımı ben hatıralara inanmıyorum barikatlara ve dağlara da amentüsü inkar olan o kadın sen miydin belma sebil miydi eski birşey maalesef aklımda hergün hakikat şarkısının eksik notası (Dün bir gün seni de gördü...
Yorumlar
Yorum Gönder