Döndüğümde şehir bulutluydu. Şaşırmalıydım, çünkü mayıstı. Ben şaşırmadım. Güzü getirmiştim, aklım bulutluydu. Elimden gelse her yaprağı sarıya boyardım. Her sokağı kızıla. Ben yapamadım. Ben yazdım. Her sokağı kızıla yazdım. Hangi şehirdesin bilmeden, umursamadan, çünkü her şehir birbirine karıştı, seni yazdım. Dudaklarını, çeneni, burnunu, yanaklarını yazdım. Bu şehrin ilk üç dizesini, diğer şehrin büyük caddesini birbirine karıştırdım. Her şehir biraz sen, biraz benim yenilgimdi. Huzurumu yitirdim, bir kediydim, resmimi yaptım, üzerimi griye boyadılar. Ben şaşırmadım. Şiirliydi, hem de korkunçtu. Döndüğümde şehir bulutluydu, hem mayıstı hem de güzdü. Bir fotoğrafına baktım, seni yazdım. Saçlarını, gözlerini, çizgilerini yazdım. Kendimi yanına yazdım, üstünü çizdim. Biraz aklımı yitirdim, biraz kendimi buldum. Ben bulutluydum.
Evvela ithaf. -beni yeniden yazmaya çağıran M'ye hikâyeden önceki yazımdır. Ve yazgısını kendi çağıran yazıya giriş. Yazmayı unuttuğum bir hikâyeyi okudum bugün, neden ve nasıl bilmiyorum, çünkü yazmayı da unutmuştum. Ellerim olduğunu dahi unutmuştum. Ellerim olmadan kördüm ben. Kararsız kararlığa körlemesine girdim, kararsızdı muhakkak, çünkü yazılmamış bir hikâye yazılmayı beklemez. Kahvenin karanlığını akla çağıran gelişme. Hayat bu yüzden tuhaf, beklenmeyen yerde başlarız yazmaya, bir daha yazmayacağına dair bir yanılgı içine hâkim olduğunda. Hikâye gözlerine bakar ve yaz beni der, yazar iradesizdir, irade sahibi olan öyküdür okuyan bilmez. Hikâye yazdırır kendini. İlham dersin yahut rüzgâr, kendine çağırır hikâye. Alelacele gidersin, hayat bu yüzden tuhaf. Yazamayacağın sanrısını ve onca işi bırakır, hikâyenin gözlerinde bir kelimede bin kelime çağırır aklın. Yazar çaresizdir, hikâyenin esiridir. Geç kaldığını düşünse de, başlar yazmaya. Sonunu b
Yorumlar
Yorum Gönder