doğrusunu isterseniz, doğrusunu ben de bilmiyorum. aslını bilmiyorum, belki de bir aslı yoktur. aslı astarı yoktur yani belki tüm bu dediklerimin. belki ben yokumdur, belki de siz. hepimiz yokuzdur yahut hiçbirimiz vardır belki.belki yahut kesinlikle. yine de çok emin değilim. bilmediğimden de emin değilim, biliyor da olabilirim. bilinemeyeceğini yani. bilinmezin bilinmezliğini bilmek de iş mi yani? lafı güzaf! fasarya! ama öyle, ne diyebilirim şimdi size. karıncalanıyorum. aklım, elim, ruhum, başım. aslında ne çok iyi biliyorum sonumu.
Evvela ithaf. -beni yeniden yazmaya çağıran M'ye hikâyeden önceki yazımdır. Ve yazgısını kendi çağıran yazıya giriş. Yazmayı unuttuğum bir hikâyeyi okudum bugün, neden ve nasıl bilmiyorum, çünkü yazmayı da unutmuştum. Ellerim olduğunu dahi unutmuştum. Ellerim olmadan kördüm ben. Kararsız kararlığa körlemesine girdim, kararsızdı muhakkak, çünkü yazılmamış bir hikâye yazılmayı beklemez. Kahvenin karanlığını akla çağıran gelişme. Hayat bu yüzden tuhaf, beklenmeyen yerde başlarız yazmaya, bir daha yazmayacağına dair bir yanılgı içine hâkim olduğunda. Hikâye gözlerine bakar ve yaz beni der, yazar iradesizdir, irade sahibi olan öyküdür okuyan bilmez. Hikâye yazdırır kendini. İlham dersin yahut rüzgâr, kendine çağırır hikâye. Alelacele gidersin, hayat bu yüzden tuhaf. Yazamayacağın sanrısını ve onca işi bırakır, hikâyenin gözlerinde bir kelimede bin kelime çağırır aklın. Yazar çaresizdir, hikâyenin esiridir. Geç kaldığını düşünse de, başlar yazmaya. Sonunu b
Yorumlar
Yorum Gönder