Karşımdaydı yine. Uzun uzun telefonla konuştu ve ben onu izledim. Mimiklerini, yüzünü, ellerini izledim. Gözlerini izledim. Bunu da böyle yaptığımı çok sonra, yanından ayrıldıktan saatler sonra ayrımsadım. Sesinde çiçeğini, gözlerinde çocuğunu saklayan o güzel kadını izledim. Sonra konuştu. Sabaha kadar konuşsaydı dinlerdim o sesiyle, böyle de söyledim. Hem biraz korkaktım, hem de en cesurdum. Gözlerine bakıyordum, göğe düşüyordum. Gözleri elâydı, kadın haklıydı. Yerle gök arasında bir yerde, alelacele ve usulca öptüm yanağından. Gözlerinin, sesinin, göğünün yerine, sadece yanağından öptüm. Dündü.
Canbaz, gül ile diken arasında âli cengiz bir cesaretle dolanıyordu. Gözlerinde başka bir yarının ümidi dolanıyordu. Dili dolanıyordu, aklı dolanıyordu. Şehirler, şehirlere dolanıyordu. Şehir şehir dolaşırken, şarabın ateşiyle hoş iki başın, baş başa bir fotoğrafı aklında dolanıyordu. Bir cumartesinin umudu dilinde dolanıyordu canbazın. Canbaza dikkatle bakanlar; onun gözlerinde çözülmeyi bekleyen bir yumak gördüler. (9 Temmuz 2024, 20:30, Taksim Gezi Parkı)
Yorumlar
Yorum Gönder