Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Eski ve Olmamış Şiir'ime İki Örnek

İkibinaltı temmuz sonrası (olmamış) şiiri'mden bahsettim. İki örneğini paylaşmak istiyorum. Kısaca da eleştrilerimi yazacağım. "an'sızım" şiirini ufacık ajanda yapraklarına yazmıştım, hâlâ aklımda. Ondan belki de şiir, yerine uyum sağlıyor kısa dizelerle. an’sızım an’sızım bir ajandada tarihten bir yaprağım yaprak uçtu ak düştü kar yağdı uzaklarıma an’sızım vurdum başa bir türkü tüttürdüm duman’sızım tütün bilmem o da bilmez beni adımsız sanım’sızım tat’sızım hiçbirşey yok sana dair sanrı sancı harici sızlar uzakta bebek yarası ellerin yoksa tutar’sızım ellerinden tutar’sızım yüzünden oldum böyle umuda dair ve maviliğe geceden güne inanç’sızım gözünden kaçtı böyle önce ayrıldı dudak sonra kollarım ayar'sızım   sağım soluma çarpar iki ayak ayrılmaz birbirinden günah’sızım akla malik günler geçti eskiden sızım sızlıyor ve ortakulak oyunu şimdi zaman’sızım sağ’sızım bağ’sızım dağ’sızım ki küçük dağları yarattı sanki ellerin den den sözünden sözs

Sosyal Sorunluluk!

"Sosyal sorumluluk projeleri"ne inanamadım bir türlü, yaldızlı bir süs gibi geldi, kazımaya gerek yok dokunsan dökülecek, arkasından kirli yüzüyle aşırı kâr, sömürünün devamı çıkacak bir süs.Sosyal sorunluluk, doymaz arsızların sözde bağışladıkları, bağışladıklarından çok bağırdıkları sözde kampanyaları.

Alternatif'te Tek Tipleşmeye Dair Bir Alıntı

Adresini aşağıda vereceğim, altenatif'leşmede tek tip'leşmeyi mükemmel anlatan bir yazı'dan bir parça. Alınıtıdır, çalıntıdır, ama tırnak içine alınarak. "Şimdi arkadaş, geçen bir dost bizi tuttu “underground” ortamlarında konser var dedi götürdü. (Çok havalı yerler lan kesin gidin, çok iş çıkıyor). Halihazırda farkındaydık ülkemizde ne yazık ki tek tip bir aykırılık kavramı olduğunun. Ancak durumun bu kadar vahim olduğunun farkında değildik. Bir topluluk bu kadar mı tek tip olur? Yıllarca tikisine, jiksine, conconuna tek tip diye söven bizlerin kafa yapımıza yakın olduğuna inandığımız insanların durumu daha da vahimdi! Tak bir kemik gözlük, giy bir dapdar kotpantolon, sırf üstünde ne olduğunu önemsemiyormuş gibi davranmak için gidip özenle satın aldığın ağzı yüzü kayık bi tişört geçir kafandan tamam. Ha bir de ayağa converseve türevleri, üste de ormancı stili kareli gömlek. Eline de bira bardağı al ak. içki içmeyen aykırı mı olur! La bi de salak gibi mont falan giy

Şiir Olamayan Yazının ve Şair Olamayan'ın Yazgısı

bu ara, şiiröncesi sancısı çekiyorum, sanki bir kelime bulunca nesir'im ile beraber şiir'e geçecekmişim gibi geliyor. nesir demek de doğru değil yazdığım yazılara, nesir ile şiir arasında çok belirgin bir çizgi varmış, şiirin kuralları varmış gibi oluyor. ölçüyle uyakla şiir yazacak değilim elbet, şiir yazacaksam, o da benim gibi dengesiz olacaktır. temmuz ikibinaltı sonrası bir süre yazmaya çalıştığım şiir de böyleydi, ama eksikti. nesinin eksik olduğunu bilmesem bile,  eksik olduğunu biliyordum. "öyküyle yarım kalmış meselem" vardı, kesin bir bırakışla bıraktım. birdenbire kör oldum şiir yazmaya. temmuz ikibinon'da yazdığım üç şiire kadar. o üç şiir, koparılmış çiçeklerdi sadece. birine verilmek üzere öldürülmüş kelimeler. ne zamandır üzerimde bu ağırlık var, nesirim şiir'e kaçtıkça, aklım da şiir'e kayıyor. belki de nesirim şiir çığlığı atmalı, çiğ şiir olmasından yeğdir. "düşyazı"dır belki, olup olacağı, varacağı son nokta budur. fena mı? bil

Bedava Bir Politika Yazısı

Facebook'taki Notlar'ıma yazdığım bu yazıyı buraya da taşımaya karar verdim. Blog'dan önce başlayıp hâlen devam ettiğim, Facebook'a özel yazılara, bundan sonra da zaman zaman devam edeceğim. bu seçim döneminde politize olmamaya çalışacağım, sabredebildiğim yere kadar yorum yapmayacağım. kimseyi kırmak istemiyorum, politika benim için değişebilen doğrulardır, mutlak olanlar sadece Allah'ın emirleridir. tabii ki temel de bir doğru'm var, profilimde de görebilirsiniz, "başka!" yazar. başkalaşmak, yabancılaşmak olan hayat duruşumu devam ettiririm, ama kendi görüşümde olmayanları hayvan sıfatlarıyla çağırmam. referandumda evet dedim, 12 eylül rövanş'ı arzusuyla ve "elitlerin üstünlüğü"nden yılgınlıkla. aydındoğanmedyası'na inat. pişman mıyım, ilk gece selam yolladığı okyanus ötesi, düşümü kırdı, yargılanmadan ölmeye devam ediyorlar, yargılanma da aylardır bekliyor, bu da istediğim şey değil. ama ben inandığım şeyler uğruna oy verdim,

Yazmak ve Silgi

Kasım İkibindokuz'da bir defter arkasına bir not almışım, belki de yarım kalmış. Başlık olarak "yazmak ve silgi" yazıyor tepede biryerde, not da aşağıdadır. Yazmak üzerine düşünülürken, yazılırken ve söylenirken, "yazmak serüveni"nin bir parçası olan silgi'den çok bahsedilmez. Oysa bir şiir bittiğinde, arkasında silinmiş onca kelime bırakır. Arayış yollarında geçerliliğini, gücünü yitirmiş, gerekiz kalmış yahut yerine daha iyisi bulunmuş kelimeler.

Satırarası

satırarası dedim kemeraltından geçmiştim dün bugün bir şeker soydum yedim canım döner ister kemeraltından geçerken dün de başım dönüyor sabahtan beri yapacak şeyler var satırarası dedim satırarasını okuyun yarın yine kapalı olacak hava durumu öyle söyledi anlam bulamadım dün bir kapı üç kere tıklayınca açıldı artık sanırım kafayı yedim hiç tanımadığım insanlar tanıyorum sanıyorum tanıdıklarımı görmezden geliyorum dün tanıdım sandım aniden bir an gülümsedim oysa daha tadını bile bilmiyorum bugün bir film vardı izlemedim ertesi gün devam ediyorum anlamı kaybetmeliyim başım dönüyor birkaç gündür sokata yürüdüm kendime konuştum kulağım uğulduyordu otobüs kalabalıktı bugün geçen gün durakta iki kişiyi gördüm başka kişileri de gördüm türkü dinledim satırarası dedim yarın otobüse bineceğim düşmeyeceğim kahvaltıda yumurta yedim anlamı öldürmeliyim içeriden sesler duyuyorum aynaya baktım burnum büyümüştü güzel film kalmadı hiç film kalmadı hiç kaç gün oldu bunları yazalı bir hafta kadar önce

Kolesteatom Hakkında Bir Mizah Yazısı!

Sihirli kelimeleri bilirsiniz, "abra kadabra" gibi. Bazı kelimeler ise kötüdür, çağrıldığında, oraya buz gibi bir sessizlik dolar. "Kolesteatom" dediğinde doktor, adını kokusunu ve kulağumdaki varlığını bilmeme rağmen, işte bundan dolayı irkildim. Japon animelerindeki gibi dehşetle şaşırdım. Bir parça gerçek bilgi vereceğim, normal hatta anormal hayatta bir işinize yaramayacak. Kolesteatom olmaması gereken bir yerde, kulak zarının arkasında, orta kulakta cilt gelişimidir. Genellikle tekrarlayan enfeksiyonlar sonucu zardaki cilt tabakasının orta kulağa doğru büyümesi sonucudur. Başlangıçta kulak akabilir (bazen kötü kokuludur). Kolesteatom cebi veya kesesi büyüdüğünde işitme kaybı ile birlikte kulağa dolgunluk veya basınç hissi olur. Özellikle kulak içinde veya arkasında ortaya çıkan ağrı ciddi huzursuzluk yaratır. Baş dönmesi veya enfeksiyonlu kulak tarafında yüz felci ortaya çıkabilir. Ben ise bu kolestatom nanesiyle yaşıyorum aylardır, ameliyat gerekebilir a

Kimsizlik Bulanıklığı

ben olmamış bir şairken, bir hocam "öyküyle bitmemiş meselen var" derdi. şimdi yazdıklarıma bakınca, şiirle de meselemin bitmediğini sanıyorum. bitmiş bir meslem yok, olmaması da gerekir. hep yarım, hep yarın. şiir yazarım belki yakında, belki uzak bir yarında. yaşadıkça, bir yarın şiir yazma ihtimalim olacak. alfabemin hangi harfini görsem, elim ayağım dolaşır, işte bu yaşamak sanıyorum. tamamen bitmiş bir yazı olamaz, yahut bir sevmek. sürekli bir şey, tüm bu serüven, hiçbirşey birbirinden ayrı değil, ondan bazan düz yazacağım derken düşyazarım; yahut bir kadını yazarken, başkasını yazıyor olabilirim. onun için, gözlüğüm gözümde değilken kadar bulanıktır suretler aslında, kimi yazdığım belli olmaz, ben bile bilmem bazan. zaman bulanıktır, mekan bulanık. aklım parça parça, ben bile ben değilim. "bunu yapan ben olamam" dersiniz ya, ben demişimdir, "hayatımda yaptığım hiçbirşeyden pişman değilim" diyecek değilim. birçok şeyden pişman olurum, hatta artık